5 Haziran 2011 Pazar

İmamın Kahvesi

Kapısında “İMAMIN KAHVESİ” yazmıyordu ama mahalle halkı öyle adlandırıyordu o kahveyi.

- Arkadaşlar, seçim sabahı saat altıdan itibaren burada toplanacağız!

dedi kahveci, çoğunluğunu gençlerin oluşturduğu kalabalığa. Kalabalıktan soru soran olmadı, yanıt veren olmadı.

- Ben altıda gelemem!

diyen olmadı. Kahveci sürdürdü konuşmasını:

- Sandığa ilk giden arkadaşımız, oy pusulasını cebine koyup sandığa boş zarf atacak. Hızla oy pusulasını buraya getirecek, ben gereken yere mühürü basacağım. Bizde mühür var!

Geçen seçimde yanlış yere basan oldu, pusulayı yanlış katladığı için oyu geçersiz sayılan oldu, çok fire verdik. Mühürlenmiş oy pusulasını cebine koyan ikinci arkadaşımız sandığa gidip onu zarfa koyacak, ona verilen boş oy pusulasını kahveye getirecek. Ben basacağım mühürü, üçüncü arkadaşımız gidip onu sandığa atacak, buraya boş oy pusulası getirecek.

Böylece her sandıkta sadece bir tek oy firemiz olacak. Üstelik biz de hepinizin doğru oy kullandığından emin olacağız.

Herkes bunun mükafatını görecek.

Kalabalıktan itiraz eden olmadı.

- Seçim günü çay ve simit kahvemizin ikramıdır. Ücret ödenmemesi rica olunur. Hayırlı seçimler!

diye tamamladı sözlerini mühür sahibi kahveci. Kalabalık sessizce dağıldı. Hepsinin seçim sabahı orada olacağından emindi kahveci.

Olayda her şey yasal gibi görünüyor. Yasal olmayan kahvecide mühür bulunması! Bu durumda böyle bir şeyin önünün alınması olası değil!

Sanmayın ki varsayımlar üretiyorum. Anlattığım hikaye geçen seçimde Başkent’in bir mahallesinden, o kahvede gerçekleşmiş bir olay! O kahve yerli yerinde duruyor, kahvecinin de elbette mühürü var.

İMAMIN KAHVESİ’ni ülke çapında bir zincir olarak düşünürseniz olay ürkütücü! Kabus!

Seçmen sayısından çok daha fazla oy pusulası basılması da mide bulandırıcı. Bir oy pusulası yırtılırsa diye, yedek mi yani fazla basılan? Kazaen yırtılsa yırtılsa kaç tane yırtılır? Üstelik yüzde 100 katılım görülmüş değil. Kahvecideki mühürden başkalarında da olduğunu düşünün. Bunların kimilerinde “yedek” oy pusulaları da olduğunu düşünün. Ürkütücü! Kabus!

İstanbul’un Şirinevler semtinde oturan Orhan Bey, oğlunun nikah işlemleri için ikametgah belgesi almak üzere nüfus müdürlüğüne başvurduğunda adresinin değiştiğini, kendi evinde 7 kişiden oluşan Çöl-han Ailesi’nin ikamet ettiğini öğrendi.

- Manyak mısınız siz nüfusun müdürü bey? demek istediyse de diyemedi. Nüfusun müdürüne öyle şeyler söylenemez, müdürün söyledikleri usa sığmaz bile olsa!

- Müdür bey 3 gün önce kızım ehliyet için buradan ikametgah belgesi aldı. Devrisi gün babamın ölüm beyanı için geldiğimde böyle bir sorun olmadı. Dün mü taşındılar bizim eve 7 kişiden oluşan Çölhan Ailesi, bizden gizli, biz orada oturmayı sürdürürken? Üstelik bizim eve 7 kişi sığmaz!

- Valla burada öyle görünüyor… Orhan Bey savcılığa başvurdu. Savcılık

Emniyet’in Orhan Bey hakkında bilgi toplamasını istedi. Orhan Bey’in gerçekte olmayan bir adreste, 5/1 diye olmayan bir kapı numarasında ikamet ettiği ortaya çıktı! Orhan Bey evinin tapusuyla harita müdürlüğünde yer tespiti yaptırdı.

Ancak bu da adamın kendi evinde oturduğunu ve adresini kanıtlamasma yetmedi. Bu seçimde Orhan Bey ve ailesi oy kullanamazken, 7 kişilik Çölhan Ailesi hem Şirinevler’de hem de gerçek adreslerinde 14 oy kullanacak!

Sanmayın ki varsayımlar üretiyorum. Anlattığım hikaye Mayıs ayı başında Şirinevler’de yaşanmış bir olay!

Şirinevler’deki alicengiz oyununu ülke çapında bir zincir olarak düşünürseniz olay ürkütücü! Kabus!

Yarın sabah erkenden nüfus müdürlüğüne gidip benim evde kaç AKP’linin ikamet ettiğini öğreneceğim.

En azından evdaşlarrn sayışını bilelim. Bir de acaba ben evimde mi oturuyorum? Ben ben miyim? Ben kimim? Benim evde ortalıkta görünmeden oturan sanal arkadaşlar kim?

Böyle bir sarmalın içinde yuvarlanıyoruz seçime.

Bu ve beşbenzemezi dümenler AKP’yi gene iktidara taşıyabilir, belki daha az milletvekili ile.

Gene geçen dönemki gibi bir TBMM ile karşı karşıya kalabiliriz.

Sessiz bir Meclis!

“El kaldırılacak” komutu üstüne topluca el kaldıranlar…

Kamer Genç olmasa izlemeye değmez tatsız tuzsuz oturumlar, boş konuşmalar kapandı geçtiğimiz dönem.

Kamer Genç, Meclis’in çok önemli bir rengi. Zaman zaman tek başına muhalefet yapmış bir milletvekili.

Sessiz ve renksiz Meclis’e, bağımsız sesler, bağımsız renkler gerek. Karanlık Meclis’e aydınlık gerek.

Atatürk’e dil uzatana; Höt! diyecek bir ses gerek Meclis’te bir genel başkana sormadan oy kullanabilecek milletvekilleri gerek.

Doğu Perinçek’in, Çetin Doğan’ın, Tuncay Özkan’ın yer alması TBMM’ye seviye getirecektir.

Ne kadar çok bağımsız milletvekilii olursa o denli bağımsız olur Meclis.

İşin lamı cimi, yok! Kabustu gerçek oldu!

Kabustu son bulsun!


Ferhan Şensoy - 27 Mayıs 2011

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder